Ashley Miley Cyrus Gryffindor 1. Sınıf Öğrencisi
Mesaj Sayısı : 29 Yaş : 29 Nerden : Hogwarts Savaşta Hangi Taraftasın ? : Tarafsız Asa : Mürver Asa Evcil Hayvan : Baykuş Kan Durumu : Safkan Özel Yetenek : Animagus Patronus : Gümüş Gözlü Tavşan Kayıt tarihi : 09/08/09
Büyücü Özellikleri Galleon: 1000
| Konu: Yarasaların Güneşi Bölüm 1:Griffindor Ptsi Ağus. 10, 2009 11:37 am | |
| Bardan Nustead raftaki kitapları karıştırıp hazırlamak istediği büyü için kaynak araştırmaktadır. Ailesini, dışarda onun dünyası dışında yaşanan olaylardan uzak tutmayı başarmasıyla övünmektedir. Her zaman Nustead ailesi çıkar ilişkilerine önem vermi ve kimseye muhtaç olmamıştır olmayacaktır da...
Bardan bir ara susadığın hissetti. Kitapları yerine yerleştirip odasından dışarı çıktı. Su içmek amacıyla mutfağa doğru yürümeye başladı.
Bahçenin kapısı yavaşça açılırken siyah cüppeli biri gizli gizli içeri adım attı. Kapıyı arkasından kapatırken cüppesinin başlığını hafifçe çıkardı. Simsiyah ve düzenli toplanmış saçları cüppenin ardından savrularak güneş ışığına selam veriyordu adeta. Güzel yüzü gün ışığı altında rahatça seçilebiliyordu. Dudaklarında koyu kırmızı bir ruj çok uzaklardan bile dikkat çekecek kadar uyarıcı bir etkiye sahipti. Yüzünün iki yanına düşen saçları, hafif bir rüzgarın etkisiyle özgürce savrulmaktaydı. Nisan Azula, Nustead ailesinin malikanesine doğru ağır adımlarla yürümekteydi. Her adımında bahçedeki bitkiler biraz daha kuruyor, biraz daha sönüyorlardı sanki. Malikanenin üzerine karanlık çöküyordu. Güneş bir bulutun arkasına saklanmış, ışıklarıyla Nustead malikanesini aydınlatmak istemiyordu. Nisan malikanenin kapısına doğru ilerledi. Elini kaldırıp sertçe kapının dış yüzüne vurdu. Kapıyı bir evcini açmıştı. Pısırık bir cindi bu. Hemen hemen bütün evcinleri gibi korkaklık okunuyordu suratından. Nisan şeytani gülümsemesiyle cine doğru eğildi. Ev cini bundan daha bir korkmuş olacaktı ki daha da küçüldü. Nisan, bundan zevk alıyormuşçasına böyle bir süre izledi bu zavallı yaratığı. Ardından düşündüğü kelimeler ağzından dökülmeye başladı: "Lord Bardan Nustead burada mı acaba?" Cin daha da bir korkmuş halde: "evet evet! evde, çalışma odasında, hemen çağırayım!" Nisan arkasını dönen cinin omuzunu eliyle sertçe tuttu. Bir anda paniğe kapılan evcini korkarak sıçradı ve Nisan'a dönerken dengesini kaybedip sırt üstü yere düştü: "Zahmet etme. Ben kendim gidebilirim onun yanına." Evcininin yanından geçerken, cinin korkuyla yüzünü kapattığını hissedebiliyordu. Elinden gelse yerde kendine o an bir mezar açar ve bu gizemli misafir gidene kadar içine gömülürdü.
Bardan odasına geri dönmüştü. Elindeki suyu masanın üstüne koydu ve kendisi de masaya oturdu. Yolda aklına takılan birkaç soruyu cevaplamak için çekmeceden birkaç belge çıkarmıştı ki; duyduğu bir tıkırtı onun bir an irkilmesini sağlamıştı. Kafasını kapıya doğru çevirdi. Kapı yavaşça açıldı. Bir evcininin karşısına çıkacağını düşünmüştü ki gördüğü şey onu şaşkına çevirdi. Karşısında ki Azula ailesinden Nisan Azula'ydı. Bu beklenmedik ziyaret Bardan'ı şaşırmıştı. Bilindik gülümsemesini yaptı. Yüzünü kızdan yana çevirerek: -Hoşgeldiniz bayan Azula. Sizi burada görmek ne büyük şeref! dedi. Saygı icabı ayağa kalkıp Nisan'a doğru yürüdü ve elini ona uzattı. Nisan'da aynı şekilde Bardan'a gülümsedi. Ancak onun gülümseyişi basit ve sırada bir gülümseme değildi. Daha farklı bir amaç için gelmişti o buraya. Kibarlık... Ne kadar anlamsız ve boş bir kavramdı. "Seni de öyle Bardan. Neden sizli bizli konuşuyorsun? O kadar uzak mıyız birbirimize?" Elini sıkmadan yanından geçti ve odanın bir ucunda duran kitaplara doğru ilerledi. Önce kitaplara sonra da raflara göz gezdirdi. "Burası çok değişmiş görmeyeli. İlginç. Gerçekten öyle. Bir zamanlar burada neler geçirdiğimizi hatırlıyorum da..." Göz ucuyla sürekli Bardan'ı süzüyordu. Sanki ondan ani bir tepki bekliyormuş gibiydi.
Bu hoşuna gitmişti Bardan'ın. Zamanında bırakıp giden oydu ve şimdi geri dönmüş, bu şekilde ona davranıyordu. Anlam verememişti. Belki de Nisan pişman olmuş ve tekrar ona dönmüştü. Bunun gerçekleşeceğini biliyordu Bardan. Onun geri döneceğini biliyordu. Yaşananları nu kadar kolay unutması beklenemezdi elbet. Bardan hiçbir zaman unutmamıştı. Nisan'a emin adımlarla yürüdü: -Hatırlamak mı? Benim hayatım o anılarla geçiyor. Bu odanın benim için ifade ettiği tek anlam bu. Bu odada çalışırken sürekli o anıların beynimi kurcaladığını hissediyorum. Aslında izin vermemem gerekiyor buna, ama bunun olmasını da istiyorum bir yandan. Hala istiyorum. Nisan'la yüzyüzeydi artık. Aralarında çok ufak bir mesafe vardı.Konuşmaya devam etti: -Döndüğüne ne kadar sevindim bilemezsin.
"Hah! Dönmek mi? Dalga mı geçiyorsun? O günlerde herşey bitmişti. Zamanında oldu ve bitti. Bir hataydı onlar. Ben küçüktüm ve önceliklerim farklıydı. Oysa şimdi değiştim Bardan. Büyüdüm. Artık o küçük kız yok karşında." O günleri anımsadı. Daha 20 yaşındaydı. 5 sene öncesi. Abisi Victor'un aileyi yönettiği sıralardı. O sıralar Bardan'la ilişki yaşamıştı. Tam nedenini hatırlayamıyordu bu ilişkinin. Victor'un iktidarına karşıydı zamanında belki de buydu sebebi. Şu an düşündüğünde sadece daha fazla güç için böyle birşeye kalkışabilirdi. Oysa o zamanlar gereğinden fazla küçüktü. Belki de aşktı bunu yapmaya iten. Aşk! Ne önemi var. Şu an kimseye aşık değildi ve karşısındaki adama da hiçbir şey hissetmiyordu. Sadece arzuladığı şeye ulaşması için, ailesi için yapması gereken birşey vardı ve onu yapmak için gelmişti buraya. "Herşey hataydı anlıyor musun? Hata! Koca bir hata. Ailesini düşünmeyi unutan benim gibi birisinin yaptığı bir hata. Bunun için gelmedim buraya Bardan."
Bardan sinirlenmişti. Genelde sinirini göstermeyi sevmeyen biriydi. Alaycılığa başvurdu yeniden: -Peki niçin geldin o halde? Sırlarını da getirdin mi buraya gelirken? Unutuyorsun galiba bunları. Aramızdaki ilişkiyi yalnızca ikimiz biliyoruz. Abin bilmiyor, ailen bilmiyor. Sence öğrenmeye hakları yok mu he ne dersin? Artık durmak dahi istemiyordu. Nisan'ı onuzlarından tuttu adeta sarsarcasına konuşurken yüzündeki o alayc ifade hala devam ediyordu: -Peki ya işlediğin cinayeti. Daha on sekiz yaşındayken. Carlo Pia Valentino'yu öldürdüğünü kimler biliyor acaba? Bakanlık biliyor mu? Hiç sanmıyorum. Şüpheleri abinin üzerine çektiğini bu sayede seni zan altında bırakılmaktan kurtardığını kim biliyor? Seherbazlık bürosu mu? Hiç sanmıyorum. Hayır güzelim, hayır. Buraya hiçbir zaman gelmeyecektin. Benimle o şekilde konuşmayacaktın. Kendi sırlarını başkalarından duymak ister misin? Cevap ver hadi!!!
Bu kadar yetti diye düşündü Nisan. Vücudunda bir sinir dalgası yayılmaya başladı. Belki de abisi Tiran gibi sinir hastası olmuştu şu son konuşma yüzünden. Bu adam onu tehdit ediyordu. Böyle birşeye nasıl cesaret edebilirdi? Nasıl kendisini tehdit edebilirdi? Ne sanıyordu bu adam kendini? Yüzü hiç olmadığı kadar gergindi. Gözleri nefret ve ateş kusuyordu. Bakışları ölümcül bir hale gelmişti. Rujlu dudakları sanki daha fazla kırmızılaşmıştı. Vücudunun her noktasına yayılan ateş kontrol edilemez bir hale gelmişti. Bu düştüğü hali anımsıyordu. En son bu hale yedi yıl önce gelmişti. Carlo Pia Valentino'nun babası hakkında ileri geri konuştuğunu duyduğunda bu kadar öfkeyle dolmuştu. Ve gidip o adamı öldürmüştü. Gücünün farkına o an varmıştı. Şimdi gene aynısını yaşıyordu. Bu karşısındaki adam... Artık onu ölümün pençesinden Albus Dumbledore bile kurtaramazdı... Hızla onun kendisini sıkan ellerinden kurtuldu. Bütün gücüyle onu itti. Bardan Nustead odasının zeminine sırtüstü düştü. Anlaşılan böyle bir sert tepki beklemiyordu. Nisan üzerine doğru yürüyordu. Asasını çekti ve Nustead'a doğrulttu. Pencereden esen rüzgar yüzünün iki yanına düşen saçlarını dalgalandırıyordu. Yüzünde kindar bir ifade vardı. Nustead geri geri çekilirken en sert sesiyle ona doğru haykırdı:, "SEN NE CÜRRETLE BİR AZULA'YI TEHDİT EDERSİN! BENİ KORKUTABİLECEĞİNİ Mİ SANIYORSUN? SECTUMSEMPRA!!!"
Bardan bir anda yüzünde derin acılar hissetti. Yüzü yanıyordu. Elleriyle dokundu yüzüne... Kan vardı yüzünde. Derin yaralar. İlk kez içinde bir korku hissetmeye başlamıştı. Elinde olmasa da titriyordu Bu kızın ona zarar verebileceğini düşünememişti. Masasının arkasına can havliyle süründü. Kendisini bir süreliğine korumak istiyordu. Asasını çıkardı. Hızlıca ayağa kalktı. Bu kıza büyü nasıl yapılır gösterecekti. Masanın arkasından yükseldi ve asasını Nisan'a doğrulttu. Ancak aniden birşey oldu. Nisan'ın gözlerini gördü. O gözlerde öyle bir bakış vardı ki, Bardan sanki bütün cesaretinin ve savaşma arzusunun vücudundan hızla çekildiğini hissetti. Büyü yapmak isityordu ona karşı ama sanki yapacağı büyünün işe yaramayacağından emindi. Nisan ona öyle bir nefretle ve iğrenmeyle bakıyordu ki, onun gözlerinde bu küçük kıza yaptıkları ve bu küçük kızda oluşturduğu nefret canlamıştı. Bütün bunlar saniyenin o kadar küçük bir kısmında yaşanmıştı ki Bardan bu kadar çok şeyi bu kadar kısa bir sürede düşündüğüne dahi şaşırıyordu. Öylesine durmuş ve asası ona dönük Nisan' bakmıştı sanki dakikalarca. "Expelliarmus!" Bardan'ın asası bir anda elinden fırladı. Nustead artık silahsızdı. Asasını kaybetmesiyle yüzünde ne yapacağını bilemeyen ama kaderine razı olmuş bir ifade oluşmuştu. Nisan artık daha fazla bekleyemezdi. Bu işe son noktayı koymalıydı. Asasını Bardan'ın kalbine doğrulttu. Yan tarafdaki pencereden gelen rüzgar hala vuruyordu Nisan'ın gergin yüzüne: "AVADA KEDAVRA!"
Bardan'ın arkasındaki pencereden gün ışığı vurmaya başlamıştı malikaneye. Pencereden içeri giren ışık Nisan'ın gözünü kamaştırıyor ve Bardan'ı net olarak görmesini engelliyordu. Büyüsünün onu vurup vurmadığını bilmiyordu, umursamıyordu da. Tek hissettiği intikamını aldığına dair içinde oluşan duygulardı. Tiran'ın istediği olmuştu. Bir sondu bu Nustead'lar için. Devamı yoktu bu hikayenin, bitmişti. Bardan vücuduna çarpan yeşil ışıkla hissizleşmiş gibiydi. Artık ne istediği gibi kıpırdayabiliyor ne de hareket edebiliyordu. Geriye doğru hızlıca savruldu ve güneş ışığının odayı doldurmasına yardım eden pencereye çarptı. Cam kırıldı ve Bardan pencereden aşağıya doğru yuvarlandı. Aşağıya doğru düşerken düşünceleri bulanıklaşıyordu. Bardağındaki suyu içememişti. Buna rağmen bir şekilde susuzluğunu bile hissetmiyordu. Artık vücudu üzerinde bir hakimiyeti kalmadığını hissetti. Artık hiçbir duyusunu kontrol edemiyodu. Belki de yere çarptığı zaman hiçbir acı hissetmeyecekti. O halde bu iyi bir şeydi. Acısız bir ölüm. Çoğu ölümlünün arzulayacağı bir son. Zemine çarpmak üzereydi. Artık hiç birşey hissetmiyordu. Ruhu tamamen vücudunu bırakırken beden düşmeye devam ediyordu. Bedeni sertçe zemine vurduğunda Bardan Nustead zaten yaşamıyordu...
Nisan Azula uzun holde çıkış kapısına doğru yürürken dışarda ev cinlerinin bağırışmaları kulağına geliyodu. Belki de Bardan'ın cesediyle karşılaşmışlardı.
Çıkış kapısını açtı. Gün ışığı. İlk kez belki de ona bu kadar güzel gözükmüştü. Bahçeye adım attı. İçeri girerken hissettiği duygularla, dışarı çıktığı anda hissettikleri tamamen zıttı birbirine. Bazı şeyleri geride bırakmıştı. Yeterince büyümüştü. Farklı bir hayat bekliyordu belki de dışarda onu. Daha güçlü olacağı bir hayat. Bazı hesapları geride bıraktığı bir hayat... Sessizlik vardı artık etrafta. Evcinlerinin sesi duyulmuyordu. Cüppesinin başlığını üzerine çekerek bahçenin çıkış kapısına doğru ilerledi. | |
|