Günün kapanmasıyla, güneşin hakimiyetinin bitmesiyle işte o karanlık güç çıkıyordu... Gece!.. En sevdiği saatler. Gece her şey karanlık oluyordu. Herkes evine, malikanesine, bazıları fakirhanesine kaçıyordu. Öyle ıssızdı ki buralar gece olunca, Dakota duramayıp dışarı çıkmak istiyordu. Ama malesef gece olunca dışarı çıkma yasağı gelmişti. Nasıl bir sınırlamaydı bu? "Ne saçma!.. Bir Ö.Y'in gece dışarı çıkmasında ne gibi bir tehlike görüyorlardı acaba?" Gittikçe Z.A.Y'laşıyorlar mıydı acaba? Hayır hayır! Bu olabilecek en büyük olay olurdu. Dakota gecenin yansıttığı ay ışığıyla birlikte daldı uykuya. Lamba kullanılmıyordu zaten. Neye yarardı ki? Karanlık varken...
Sabahın köründe o lanet olasıca güneş ışıkları tekrar vurdu Dakota'nın penceresine. Yine mırın kırın kalkmıştı. Bugünün önemini biliyordu. Önem denemezdi ama... En azından bir parti olduğunu. Partiler hep ilgi çekici olmuştur... Bugün kü de öyle... Dakota yine kendine çok iyi bakıyordu. Her şey tam istediği gibi oluyordu. Nede olsa kötüydü. Her zaman kötüler kazanırdı... Acaba iyiler neden bu kadar çok çabalıyorlardı üstünlük kazanabilmek için? Bütün bunlar kafasını kurcalayan solucandan başka bir şey değildi. Bunları aklından attı ve parti salonuna gitti. Erken gelmişti. Acaba neden kimse saatinde gelmek istemiyorlardı. Dakota kadar dakik olmadıklarındandı heralde... Buna çok üzülüyordu. Keşke herkes onun gibi olabilseydi... Bir sandalye çekerek köşelerde bir masaya oturdu. Sıkılmamak için Leptop'unu da yanına almıştı. Zaten sıkılacağını biliyordu. Buda iyi bir önlemdi...