Jènnifer Alicè Mearèl Muggle
Mesaj Sayısı : 7 Yaş : 28 Nerden : Godric's Hollow Savaşta Hangi Taraftasın ? : Zümrüdüanka Yoldaşlığı Rp Sevgilisi : Yok Asa : Akçaağaç ve ejderha yüreği teli..
Tılsım için ideal. Evcil Hayvan : Tavşan ~ Hokey
Baykuş ~ Awkey
Kan Durumu : Safkan Özel Yetenek : Metamorfmagus Patronus : Anka Kuşu Kayıt tarihi : 16/06/10
Büyücü Özellikleri Galleon: 1000
| Konu: Jènnifer Alicè Mearèl Çarş. Haz. 16, 2010 7:45 pm | |
|
Alice, soyunma odasında Quidditch cüppesini giydikten sonra heyecanla süpürge dolabına koştu. Merak içinde Ateşoku'nu arıyordu. Buralarda bir yerlerde olmalıydı. Ancak dolabın altını üstüne getirdiğinde ve orada süpürgesinin tek bir izine bile rastlamadığında bu düşüncesinden vazgeçmek zorunda kaldı. Maçın başlamasına 10 dakikadan az zaman kalmıştı. Ve bu kupa maçıydı. Hemen takım kaptanına gitti. Ama o da, şu anda yapabileceği hiç birşey olmadığını, maçtan sonra onu aramasını ve şimdi gidip dolaptan bir Silsüpür 7 almasını söylemekten başka bir işe yaramamıştı. Tekrar süpürge dolabına dönerken "Ne kadar harika bir zamanlama, yani!" diye düşündü. Dolaptan bir Silsüpür alarak ona küçümsemeyle baktı ve Ateşoku'nun yanında ne kadar hızlı gideceğini düşünmeden edemedi. O, Ateşoku'na alışmıştı bir kere...
Tam içini çekip geri dönecekti ki, "Kütt!" diye bir ses duydu ve başının zonklamasıyla uyandı. Nerede olduğunu önce anlayamadı, hala rüyanın etkisindeydi. Ama rüya o kadar gerçekti ki... Hem de o gün gerçekten maçları vardı. Bu maç kupayı hangi binanın kazanacağını belirleyecekti. Başında yine bir ağrı hissedince bu düşüncelerden sıyrıldı ve gerçekten de başını karyolasının direklerinden birine vurduğunu fark etti. Biraz daha yattı ve pencereden yeni doğmakta olan güneşin, ilk ışıklarıyla Hogwarts'ı , 3 kale direğinin rahatça seçilebildiği Quidditch Sahası'nı aydınlatmasını, kara gölden yansıyıp binbir renge ayrılışını izledi. Gökyüzü masmaviydi ve Alice'in normalde açık kumral olan ama o sabah kızıla dönmüş saçlarıyla büyük bir tezat oluşturuyordu. Alice, oldukça yetenekli bir çocuktu. Metamorfmagus ile Eski Yazılar dersinde hiç çalışmadan başarılı olmasını sağlayan yetenekleri vardı. Ayrıca herkesi Quidditch oynayışıyla büyülerdi. İnsanları kendine hayran bırakan bir Arayıcıydı. Sanki Snitch bilerek onun yanında dolanıyordu. Belki de Snitch'e karşı bir çekim gücü vardı...
Nihayet kalktı ve çabucak giyindi. Yatakhanedeki diğer kızları uyandırmamaya dikkat ederek kapıdan çıktı ve Ortak Salon'a indi. Bomboş Ortak Salon'un şöminesi söndü sönecek bir şekilde yanmaya devam ediyordu. Alice, Şişman Hanım'ın portresinden geçerek Büyük Salon'a kahvaltıya inmeye karar verdi. Karnı guruldamaya başlamıştı. Ve maçtan önce kahvaltı etmemenin cezasını çoktan çekmişti. Tam bir marmelatlı kızarmış ekmeğin hayalindeydi ki kulak tırmalayıcı bir şangırtı duydu. Hortlak Peeves, anlaşılan yine mürekkep şişesi savaşı açmıştı öğrencilere...
Ve "Hoop!" tam zamanında kafasını eğerek lacivert yapış yapış mürekkebe bulanmaktan kılpayıyla kurtuldu. Ama aynısı, o sırada bir alt merdivende arkadaşıyla konuşan Jessica Angel için söylenemezdi. Mürekkep şişesi çarpmanın etkisiyle kırılıp parçalara ayrılmış ve Jessica'nın lacivert bir garkeneze fena halde banzemesine sebep olmuştu. Sinirden çılgına dönen Jessica, o sırada bağıra çağıra şarkı söyleyen ve elindeki kırmızı mürekkebi atacak kurban arayan Peeves'e tımarhaneden kaçmış bir deli gibi bağırmaya başladı.
"Peeves, seni Hortlak! Bunu sana ödeteceğim. Ne yaptığını sanıyorsun sen!!!? Bu ne cüret?"
Ancak bu laflar eline bir şişe daha mürekkep almış olan ve kıkırdayıp duran Peeves'e en son söylenmesi gereken sözlerdi. Bu sefer elindeki çiklet pembesi mürekkep Jessica'nın tam burnunda kırıldı ve pembe gömlekli bir garkeneze benzemesine neden oldu. Bu sefer akıllanan Jessica:
"Bunu ödeyecek o pis hortlak!"
gibi sözlerle Ortak Salonu'na dönedursun, Alice gülmekten az kalsın boğuluyordu. O kızdan zaten her zaman nefret etmişti.
"İşte şimdi layığını buldu." diye düşündü ve kahvaltıya indi. Tam bir ağız pastırmalı yumurtayı çiğnemekle meşgulken karşısında sarı kıvırcık saçlarını iki yanında toplamış bir kız belirdi.
"Demek buradaydın, iki saattir seni arıyordum." diye payladı onu. Alice ise köpüren kıza sadece
"Ee, daha daha nasılsın, Lucinda?" demekle yetindi. Kız sonunda bağırmaktan vazgeçti ve tam
"Sen bana bakma Jenni-" diye başlamıştı ki, Alice onun sözünü kesti.
"Bana Jennifer demesene!"
Alice ismini daha çok tercih ediyordu çünkü Jennifer ona biraz "Jessicamsı" geliyordu. Lucinda ise onu duymazdan gelip devam etti:
"Her neyse. Ama sende az kalsın kafana bir mürekkep şişesi yiyecek olsan sinirlenmez miydin?"
Alice gülümsedi ve
"Benim şişelerle boğuşmadığını nereden biliyorsun, bakalım?" dedi ve ona olanları anlattı. Onlar kıkırdayıp gülüşürken kahvaltı bitti ve kendilerini Quidditch Sahası'na giden akıntının içinde buldular. Biraz Quidditch'ten falan söz ettikten sonra (Lucy de Kovalayıcı olarak takımda olduğu için bilgisi vardı) nihayet soyunma odasına geldiler. Acele ve heyecanla cüppelerini giyip süpürgelerini almaya gittiler (Alice kendi Ateşoku'nun orada olmasına hiç şaşırmadı dese yalan olurdu) Kaptanlarının sözde cesaret verici konuşmasını dinledikten sonra bir birlerine son kez bakıp şans dilediler. Alice ayaklarını yere sertçe vurdu ve anında, masmavi bulutsuz gökyüzüne doğru yükselirken içinde sanki Coşku Verici Hayat Suyu içmiş gibi bir duygu hissetti...
| |
|